17 Nisan 2013 Çarşamba

İnsan İlişkileri ve Mutluluk

   
     Hangi insan tam anlamıyla mutludur?Gösterin bana.O kadar çok sorum var ki ona..Ama yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirip tüm gün tiyatro yapanlarla karıştırmayın.Tam anlamıyla mutlu bir insanı bulmak imkansız gibi bir hal alıyor bu devirde.

     Hiçbir şey dört dörtlük olmadığı gibi kimsenin hayatıda dört dörtlük değil.Kabul ediyorum ancak şu da bir gerçek eski zamanlarda (çokta eski degil 20-30 yıl önce) insanlar daha mutluydu.Daha canlı, daha içten..Benim fikrime göre o zamanlarda teknoloji bu kadar ileri olmadığı için insanlar daha mutluydu.Telefon, bilgisayar, internet bizim gelişmemizi-ilerlememizi sağlasa da, insanların karşılıklı ilişkilerinde büyük sorunlar oluşturdu.Artık evden çıkmadan arkadaşlarımızla internet üzerinden saatlerce sohbet edebiliyoruz.Uzakta veya yakında hiç fark etmiyor..Fakat ne olursa olsun cafedeki buluşmaların sıcaklığını bize veremiyor.

     İnternet gibi televizyonda bizi eve kapattı.Gündüz evlilik ve yemek programları akşam ise diziler insanları esir aldı.Hatta bu da yetmedi öğlen saatlerine de diziler kondu ve insanların hayatı dizilerin saatine göre ayarlandı.Hatta mutluluğumuz, dizideki sevdiğimiz karakterin mutluluğu ile oluşmaya başladı.

     Hep eve kapatıldığımızdan bahsettim.Dışarı çıkmıyor değiliz çıkıyoruz.Ama toplumun içine karışamıyoruz. Çünkü o zaman bile elimizde bizi esir alan telefonlarımız var.Çevremizdekilerle ilgilenmek yerine telefonun ucundaki ile ilgileniyoruz.Bütün içinde farklı parçalar halini alıyoruz.

     Uzun lafın kısası, insanlar birbirlerinin mimiklerini görmeden, seslerini duymadan, kokularını hissetmeden tam bir iletişim kuramazlar.hep bir eksiklik vardır.İnsan her ne yaparsa yapsın diğer insanlar olmadan tam anlamıyla mutlu olamaz.

     

3 Nisan 2013 Çarşamba

Zaman


       


Zaman… Dünümüz, bugünümüz ve geleceğimiz… Bizi geçmişteki güzelliklerden alıp geleceğin belirsizliğine götürüyor ve biz zamanla yaşlanıyoruz… Bu hayatın sonuna her geçen saniye daha çok yaklaşıyoruz.

       Peki biz bu geçen zamanımızı güzel değerlendirmek, geleceğimizi güzel anılarla doldurabilmek için ne yapıyoruz? Cevap çok açık.Çoğumuz genellikle HİÇBİR ŞEY yapmıyoruz. Hiçbir şey yapmadan durup değerini sonradan bileceğimiz şu güzel zamanlarımızı harcıyoruz, bitiriyoruz.Hayatımızdan zaman çalıyoruz.. Bazen hep geçmişte yaşayarak bazense hep geleceği düşünerek..Aslında bugünümüz; dünün geleceği, yarının geçmişi..Bunu düşünmeyerek bugünümüzü yaşamayı unutuyor ve farkına varmadan kendimize en büyük kötülüğü yapıyoruz.

      Erteliyoruz, her şeyi erteliyoruz.Sanki bu zaman hiç tükenmeyecek, sonunda ölüm yok!..Fakat iş işten geçtikten sonra anlıyoruz.

      Arada her şey kötü gittiğinde veya vakit geçmediğinde çıkıp balkona dışarıyı –kendi halinde yaşayan insanları- izliyorum.Ve düşünüyorum içlerinde kaç tane erteleyişleri, keşkeleri var diye.Ve en sonunda kendimi düşünüyorum benim içimde ne kadar keşke var diye..

     “Herşeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar, gerçekleştirilmeyen buluşmalar; bir gün hepsi size pişmanlık olarak geri dönmeden önce henüz vakit varken..” demiş Murathan Mungan. Ne de güzel demiş. Azıcık onun sözünü dinlesekte keşkelere yer vermeden yaşasak bu kısacık ömrümüzü, vaktimiz varken içimizden geçtiği gibi yaşasak.

     Zaman.. Aslında hiç geçmiyor gibi ancak uzaktan şöyle bir geriye bakıldığında  fark ediliyor ne kadar hızla ellerimizden akıp gittiği.. Çocukluğumuz, gençliğimiz geçiiip gitmiş. O hiç gelmez sandığımız yaşlılık dönemi kapımızı gelip çalmaya başlamış.

     Her yeni başlayan gün yeni umutlar getirir keşkeler ile beraber bunu da unutmamak gerek.Bazı şeyler için çok geç olabilir fakat her şey için geç değildir.En azından bundan sonraki zamanlarımızı anı yaşayarak ertelemeden keşkelere yer vermeden değerlendirmeli ve anlatılacak güzel anılar oluşturulmalı.Bir dakikanızı bile boş geçirmemeniz dileğimle..